Bir dönemin çöküşü ve bir ulusun yıkıntılar arasından silkinerek, küllerinden yeniden doğuşu olarak tarihin kaydettiği her şey, 1919 Mayıs'ında İzmir Rıhtımı'nda başlamıştı. Sönük geçen bir uzun bir sürenin ardından, 17. yüzyılda yeni dünya ekonomik düzenin ihtiyaçlarını, İmparatorluk içerisinde en kolay kavrayan kent İzmir oldu. Doğu'da üretilen hammaddenin Batı'ya aktarıldığı liman kenti kimliğiyle, Selanik, Şam, Beyrut, İskenderiye gibi önemli ticaret şehirlerini geride bırakıp, İstanbul'dan sonra ikinci büyük şehir haline gelen izmir, 18. ve 19. yüzyıllarda adeta bir "Altın Çağ" yaşadı. İzmir'in bugüne kadar süren imgesi, ekonomik zihniyeti, alışkanlıkları ve çalışma kültürü büyük ölçüde bu dönemde ve rıhtımın simgelediği yaşam tarzıyla belirlenmiştir.