Ural’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt TutmasıUral’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt Tutması için kapak resmi
Ural’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt TutmasıUral’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt Tutması
Başlık:
Ural’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt TutmasıUral’dan Karpat Havzası’na Macarların Göçü ve Yurt Tutması
Yazar:
Petkes, Zsolt author
Yayın Bilgisi:
Istanbul Macar Kültür Merkezi 2017
Fiziksel Niteleme:
32 p.

1
Özet:
Türkiye’nin dört bir yanını gezdiğimde Türklerin benim Macar olduğumu öğrendiklerinde sordukları ilk soru: “Macarlar Türk mü?” Şayet acelem varsa evet; biraz vaktim varsa hayır derim! Kararsız olmam şaşırtıcı gelebilir; fakat bu soruya evet ya da hayır demek doğru değildir. Doğrusu bu basit sorunun arkasında büyük keşiflerle, akademik tartışmalarla, yakınlaşma ve uzaklaşma süreçleriyle dopdolu ve neredeyse 150 senedir süren ilginç bir hikâye var. Meşhur Macar şarkiyatçı Arminius Vámbéry, Orta Asya’daki keşif turunu tamamladıktan sonra Macaristan’a dönüp Türkçe ve Macarca arasındaki benzerliklere dikkat çekmeye başlamıştır. Macaristan’ın ilk ve dünyadaki ilkler arasında yer alan Türkoloji bölümünün kurucusu olan Vámbéry asrın son on yıllarında Macar dilinin Fin-Ugor dil ailesinden geldiğini savunan bilim adamlarıyla kendini canlı ve ateşli bir tartışma içinde bulmuştur. Vámbéry nihayetinde bu akademik tartışmayı her ne kadar kaybetse de, birlikte ortaya çıkardıkları araştırma sonuçlarını sonraki nesillerce de devam ettirilen ve Macar soyun ve Macar dilin kökeniyle ilgili yürütülen akademik çalışmalarına büyük katkıda bulunmuştur. Ama bu hikaye sadece bilim seviyesinde kalmamış, siyasî ve kültürel boyuta da taşınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ve Macaristan’ın yavaş yavaş aynı cepheye sürüklenmesi, meşhur Macar kodekslerin ve Prens Rakoczi ve maiyetinde olanların naaşlarının Osmanlı padişahları tarafından iade edilmesiyle birlikte karşılıklı ziyaretlerinin gerçekleştirilmesi iki milleti hiç olmadığı kadar birbirlerine yakınlaştırmıştır. Buna ilaveten Turancılık felsefesinin yayılması saha çalışmalarının başlatılmasına da büyük katkı sağlamıştır. 1910’lu yılları itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’na gelen Macar keşif turları, Dersaadette bir Macar Araştırma Enstitüsü’nün açılması, akademik, siyasî ve ekonomi alandaki alış-veriş hep bu felsefenin birer yansımaları olmuştur. Bununla beraber eski zamanlara dayanan Türk-Macar tarihi ilişkilerinin, dil ve genetik benzerliklerinin araştırılmasının yanı sıra arkeoloji çalışmalarına da başlanmıştır. Macaristan’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşen Sovyet istilası her ne kadar bu araştırmaları etkilemiş olsa da, demir perdenin yıkılışından sonra eski Macarların tarihiyle ilgili kitaplar mantar gibi yayınlanmaya devam etmiştir. Pek çok kez akademik seviyenin dışında olan bu eserlere karşın Macar İlimler Akademisi İnsanî Bilimleri Araştırma Merkezi himayesinde eski Macarların tarihini çok yönlü araştırmalara tabı tutan bir çalışma grubu kuruldu. Arkeologlar, dil bilimciler, türkologlar ve tarihçilerden oluşan bu grubun çıkardıkları yeni bilgileri kapsayan ve konuyu kısa ve açık bir şekilde anlatan bu kitapçık İstanbul Macar Kültür Merkezi işbirliğiyle başlatılan ortak çalışmanın ilk adımıdır. Bu kitabın da 150 seneyi aşkın süredir devam eden araştırmalara katkıda bulunmasını ve hayırlı olmasını diliyorum ve gerçekleşmesinde emeği geçen Dr. Balázs Sudár ve Zsolt Petkes’e teşekkürlerimi sunuyorum. - Gábor Fodor
Konu Başlığı:
Git:Sayfa Başı